Rota: Gelidonya Feneri – Adrasan
Mesafe: 13 km
Süre: 8 saat
Zorluk : pek zor
Gelidonya Fenerinde kamp yapmamızın asıl amacı sabah gün doğumunu izlemekti. Sabah 05.45 de kalkıyoruz ve muhteşem manzarayı seyrederek kahvaltımızı yapıyoruz. Bu keyif hem sivrilere hem de önümüzdeki zorlu yürüyüşe fazlasıyla değiyor.
Yürüyüşe başlarken fark ediyoruz ki, dolu sandığımız bir matara boşalmış, biz de nasılsa dolu diye rahat rahat su harcamışız 😱. Ama yapabileceğimiz bir şey yok, 07.30’da yürüyüşe başlıyoruz. Yol dik bir çıkış ve su kaynağı da bulunmuyor. Bizim toplamda 2.5 litre suyumuz var, bu rota için en azından kişi başı 2.5 – 3 lt su olması gerekirdi. Suyumuzu idareli kullanmak için yudum yudum alıp, ağzımızda çalkalıyoruz. Susuzluk yürüyüşü epey zorlaştırıyor.
Yol boyunca jandarmanın km tabelaları var, başlarda araları çok açık, yürüyoruz yürüyoruz 1 km etmiyor. 8. km den sonra uzunca bir süre tabela göremiyoruz, artık moralimiz bozulmaya başlayınca birden 5 km tabelası görüp epey şaşırıyoruz. Hatta bu şokla HasMan‘in hafif başı dönüyor, ayakları tutmuyor ama kısa bir molayla kendini toparlıyor ve sonra sıklaşıyor tabelalar.
Adrasan sahile 2.5 km kala terk edilmiş bir deve çiftliği var veeeee soğuk su akan bir çeşme 🙂. Saat 2.30 da buraya varıyoruz ve doyasıya su içiyor, elimizi yüzümüzü yıkıyor ve bir gölgelikte uzun bir mola veriyoruz. Artık susuzluğumuzu giderdik, yol da hafif bir inişle oldukça keyifli ve rahat devam ediyor. Saat 4 de tuhaf bakışlar altında Adrasan sahile varıyoruz. Bakkal amca bizi epey sıcak karşılıyor, epey de ısrar ediyor gelin çadır kurun diye ama kararsız kalıyoruz. Denize girmek istiyoruz ona da rüzgar mani oluyor, biz de biraz dolanıyor ve muhteşem bahçeli Erenler Otelde kalmaya karar veriyoruz.
Güzel bir akşam yemeği sonrası otel sahibi Aytekin abi ve Sevim abla ile sohbet ediyor ve Likya yürüyüşümüzün ilk kitaplarını otele bırakıyoruz 😊
Bıraktığımız kitaplar:
- Düşüş – Albert Camus
- Ademden Önce – Jack London
Yolda karşılaştığımız hayvanlar:
- 2 kertenkele