Yılsonu Değerlendirmesi
Uzuuuuun süredir yazmamışım. Çok sevdiğim halde bu kadar ara verdiğime göre birşeyleri yanlış yaptım demek ki. Ben biraz bunu düşüneyim, bu sürede neler yaptık toplayıp yazmaya çalışayım. Ara vermenin kötü tarafı çok şeyin birikmesi 😉
Son yazımda yıllık hedefler koyduğumuzdan bahsetmiştim. Bunun değerlendirmesini videoya çektik, merak eden varsa detaylı anlatım için izleyebilir 🙂Kısaca özet geçmek gerekirse hedeflerimiz ve kendimize verdiğimiz puanlar şöyledur.
- Sigarayı bırakmak. 100%
- Kendi ürünümüzü çıkarıp, ondan pasif gelir elde etmek. 50%
- Ev satın almak 50%
Beycik’de hayat
Hedefleri bir kenara koyalım, zaten uzun uzun konuşmuşuz üstüne. Bunca ayda neler oldu?
Temmuz başında Beycik’e dönmüş, bu sene vakitimiz olduğu için bahçemize biraz özen göstermiş hatta organik gübre için solucan beslemeye başlamıştık. Evin sadece ön bahçesini düzenleyebildik, ama aslında 1.5 dönümlük bir alana sahip oturduğumuz ev. Ne yazık ki kiradayız ve de ev satılık şu anda. O yüzden masraf ve emek israfı gibi geliyor tüm bahçeyi ekip biçmek; ama atıl kalması da yazık oluyor. İçten içe de özeniyorum şöyle bir düzletsek, ağaçlar eksek, bir köşesini kümes yapsak hatta bir çardak da fena olmaz diye hayaller uzuyor.
İşte eve yerleştik, bahçeyi düzenledik biraz çevreyi gezdik derken annişkomun doğumgününe Kuşadasına gitmek üzere yollara düştük. Kafamızda deli sorular, her geçtiğimiz köyü bir süzmeler incemeler, burada yaşanır mı diye tartarak. Annemlerde internet olmadığı için kendime izin verdim ve elimden geldiğince işten güçten ve bilgisayardan uzak durmaya çalıştım. Annemin doğumgünü bahane oldu, bu arada yazlığın bahçesinin tadını çıkarttık, babam bu yaşımda bana kitap okudu 😍 Biz ona şarap imalatında yardım ettik derken bir de Manisa yaptık o arada. Neden mi? Türkiye’deki ilk solucan gübresi üreten fabrikayı gezmek için. Ama tabiki bir taşla tek kuş vuracak değiliz, gitmişken HasMan’in kankasına İzmire uğradık, bir gece de onlarda kaldıktan sonra Beycik dönüşüne geçtik. Hem de annem ve babamla. Onların gözünden göremiyorum tabi, belki bizim minimalist dediğimiz onlara konforsuz geliyordur ama babamın burayı sevdiğinden eminim. Ben ilk gece yıldızları gördüğümde çığlık atmıştım, babamsa beni bırakın ben hamakta uyuycam bu gece dedi 😆 O bana ‘dağlar kızı rehyan’ der ama siz ‘babasının kızı’ diyebilirsiniz.
Ne bizimkilerle ne de yazlıkta uzundur bu kadar zaman geçirmemiştim. Beyaz yakadan kurtulmanın faydalarının başına bunu koyabilirim, istediğimiz yerde istediğimiz kadar kalabiliyoruz 🤗 Dolu dolu vakit geçirdik ailemle, hatta ailecek trekking bile yaptık. Sanırım bu süre kız babası – damat arasındaki ilişkiye de iyi geldi. Sonuçta ikisi de benim çok sevdiğim adamlar, elbette onlar da birbirini sevecekler.
Yaz boyunca pek çok arkadaşımızla da görüşme imkanımız oldu, çünkü çevremiz birbirinden güzel tatil mekanlarıyla dolu. Elbet yolunuz düşüyor 😉 Misal Almanya’da yaşayan arkadaşım Deniz ile İstanbulda görüşme ayarlayamamıştık ama Çıralı’da görüşmeyi başardık. Adrasan, Çıralı, Tekirova, Kumluca, Kaş; siz yeterki bu ile uğradığınızda haber verin. Bazı arkadaşlarımız sağolsunlar bize de geldiler, evimizde ağırlayabildik. Ama sanırım buluştuğumuz ve bizi en çok anlayan Ali oldu. Hatta biraz da sitem etti, köy köy diyorsunuz, bu dağlardan neden bahsetmediniz diye. Beycik’i anlatmaya kelimeler yetmiyor Ali 😄 Bunun haricinde Beycikli arkadaşlarımız da çoğalıyor, gittikçe güzelleşiyor buralar.
Dönüp yaz aylarına bakınca üzüldüğüm tek şey, çalışma dengesini bozmuş olmam. E-ticarete kendimi kaptırdığım ve şevkle saatlerce çalıştığım bir dönem oldu, hayat & çalışma dengemi tutturmam için HasMan’den uyarılar aldım 😌 Ama bu demek değil ki hobilerimize boş verdik. Hayııııır koşu ve yoga devam. Balıkçılık adına da biraz ilerledik, tekneyle birkaç kez balığa çıktık ve yılankoyunda kıyı balıkçılığına epey alıştık. Hatta bendeniz levrek ve çipura da tuttum. Video çekmeye devam ettik, HasMan kendin yap konusunda tabiki dur durak bilmedi. Solucanlarımız hala bizimle ve bahçemizdeki çimler de uzadılar. Veeeeee evimize yeni bir arkadaş geldi, Gravel ile ilk defa kedi bakmış olduk, pek sevdik kendisini
Göç Vakti
Yaz sonuna doğru, çetin kışın gelecek olması gözümüzü korkuttu; tabiki abartıyorum Beycik yayla da olsa Akdenizde bir köy. Kombi kadar rahat olmasa da ısı yalıtımı olan bir evde sobayla kışı pek güzel geçirebilirsiniz. Sorun ısınmadan ziyade kışın köyün ıssızlaşması, köyde bir tur atıp kimselere rastlayamıyorsunuz. Bu durum da biraz can sıkıyor, biraz da kalabalık özlüyor insan. O yüzden yaz sonunda oklarımız hem şehirde yaşamak ama bir yandan da Beycikten kopmamayı gösteriyor. Biz de pek bilmediğimiz için bir süre Antalya’da kalıyor ve bu şehire taşınmayı düşünüyoruz. Bir süre ev bakıyoruz ve hatta geçen seneden tanıdığımız bir emlakçıyı arıyoruz ki onun sonu bambaşka bir hikaye. Ev aramak için buluştuk, ve sanırım bizdeki hızı – ya da parayı – gördü, ortaklık teklif etti. Biz de hemen kabul ettik ve apar topar İstanbuldaki evimizi Antalyaya taşıdık. Ortaklık birkaç hafta içinde son buldu ama Antalyaya taşınma bahanemiz olduğu için yine de mutluyuz aldığımız bu ani karardan.
Dönüp bakınca onca zaman orası mı burası mı nerede yaşasak diye epey bir kafa patlattık. Nihayet Antalya’ya taşındık ama Beycik’teki evimiz de duruyor. Ve bildirmek isterim ki; bu şehir gerçekten çok güzel. Hele şu kış günlerindeki havası yok mu, masmavi gökyüzü, çıktı mı kemiklerinize kadar ısıtan güneşi 💕 Gün içinde her gördüğümde bir gülümseme hediye ediyor bana.
Bizde durumlar şu anda ortaksız kendi işimize yoğunlaşmak, Antalya’ya alışmak ve iş & yaşam dengesini tutturmak. Çünkü bizim mottomuz aylaklık, keyfini çıkara çıkara yaşamalı, sevdiğin şeye sevdiklerine zaman ayırmalı…