Bu aralar Bulut’a uyku eğitimi vermeye koyulduk. Son zamanlarda uyku konusu bizi biraz yormaya başlamıştı. Yavaş yavaş fark ediyorum ki, bu konuda içten içe epey korkum varmış.
Çocuk doğduktan sonra uykusuz zombiler olunacağıyla ilgili var olan toplumsal kanaatten içimize sızanlar mıydı buna neden olan?
Bulut’u birkaç aydır kucakta uyutup sonra yatağa yatırıyorduk. Verilmiş bir karar sonucu değil, bu şekilde daha kolay uyuduğunu düşündüğümüz için böyle davranmışız sanırım.
Sallama işinin uzun süreli ve yorucu olduğu zamanlarda, Bulut’u yatağa koyarkenki “aha şimdi uyanacak” gerilimi, ve uyanırsa yaşanan hayal kırıklığı giderek daha tanıdık olmaya başladı. Uyanırsa tekrar uyutmanın çok zor olacağı, kucaksız uyutmayı denersem işin daha da zorlaşacağı korkuları varmış içimde. Bu yüzden mümkün olan en hızlı şekilde (kucakta) uyutmak gibi bir yol seçmişiz. Ama en nihayetinde bu bizim seçtiğimiz bir yol değil mi? Bulut’la pek de ilgisi yok gibi.
“O iş öyle değil”, “Bebek doğduktan sonra işler değişiyor”, “Yapmam dediğim her şeyi yaptım”, “Artık uykusuz günlere hazır olun” mesajları gelen kutumuzda birikmiş, Bulut’un gelişiyle beraber hepsi virüs gibi işlemeye başlamış anlaşılan.
Tabi biz de boş durmuyoruz 😉
Şimdi uyku eğitimiyle ilgili bir kitabın anlattıklarını uygulamayı deniyoruz. Daha 3 günde ne kadar yol aldığımıza şaşırıyorum!
Bence bu tarz korkular kendini gerçekleştiren kehanetler gibiler.
Bu vesileyle farkında olmadığımız korkularımızla tek tek tanışmayı ümit ediyorum. Bulut’un varlığı bu tanışmaları biraz da zorunlu kılıyor gibi. İyi ki!