Bizim için uzuuuuun bir aradan sonra, Bulut içinse ilk yurtdışı tatili yapıldı!
Kısaca tatil planımızı anlatayım: Bu sene yıllık planlarımıza yurtdışı tatilini de eklemiştik. Beyazyakalılık bittiğinden beri ayağımız ülke sınırından çıkmadı. Biz de dedik artık yeter, bu sene bir değişiklik yapalım. Bunun üzerine arkadaşlarımızın Mısır’da iki ay kalacağını öğrendik, biraz Mısır belgeseli izledik, üstüne ucuz bir ülke olduğunu da öğrendik. Bitmedi bir de Antalya’dan Hurgada’ya direk ve ucuz bilet var. Eh gitmemek olmazdı, alelacele Bulut’a pasaport çıkarttık ve yolculuk başladı.
Antalya – Hurgada
8 Şubatta Antalya’dan gece uçuşumuz var. Bulut’un ilk uçuşu; havaalanında hemen babasını taklit edip, bavulumuzu çekeliyor, dutyfree de eğilip eğilip içkilere bakıyor, tanımadığı insanlar ona bisküvi/kek veriyor, o afiyetle yiyor. Uçağa ilk girdiğinde biraz huzursuz oldu ama hemen alıştı, pencerelerle oynamaya başladı.
Gece 2 gibi Hurgada’ya varıyoruz. Pasaport kontrolünden önce kapıda vize almak gerekiyor. Bir sürü gişe var, fiyat sormak ve doğru yeri bulmak lazım. 25 dolara vizelerimizi alıyoruz ve pasaport kontrolünden geçiyoruz. Havaalanından çıktığımızda taksi pazarlığı başlıyor. 5 dolara bir arabaya biniyoruz, niyeyse o bizi havaalanından çıkmadan başka bir arabaya aktarıyor. (araba bozuk dedi ama ben inanmadım)
Sağ salim otelimize varıyoruz. Arkadaşımız bizim için oda ayırtmıştı. Bu gezinin en tatlı kısımlarından bence, planları yapan, otel bulup ayırtan, trasfer aracımızı ayarlayan sevgili Çağrı’ya buradan da teşekkürler.
Hurgada – Luxor
- Gün: Sabah Bulut erkenden kalkınca biz de kalktık, Hasan’ın biraz çalışması gerekiyordu, onu odada bıraktık ve Bulut’la ben otelin bahçesinde ve plajında gezdik. Kum da bir ilginç, çok çok küçük kum taneleri. Neyse sonrasında arkadaşlarla buluşup, otelin kafesinde kahvaltı yapıyoruz ve kiraladığımız araç ve şöförle Luxor’a geçiyoruz. Yol 3 saat civarında sürüyor, Hurgadadan çıkınca çöl başlıyor ve Nil’e yaklaşana kadar öyle devam ediyor. Coğrafya çok ilginç; uzunca bir süre çöl ve kayalar, sonra birden vaha gibi Nil’in etkisiyle yeşillenen toprakla karşılaşıyoruz. Ara ara polisler arabayı durdurup, izin belgelerini kontrol ediyor. Mısır’da polisin varlığını hep hatırlıyoruz. Yolda benim hiçbiryerin kapısı dediğim yapılar var: şehir kapısı gibi bir yapı ama arkası boş?
Akşama doğru Luxor’a varıyoruz. Nil nehri Luxor şehrinin içinden geçiyor. Biz West Bank’te yani batı kıyısında kaldık. Diğer tarafa göre daha sakin olur diye bu bölgeyi seçtik. Bu seçimin en güzel tarafı bol bol tekneye binip Nil’i geçmek oldu. Tabi motorlara binerken de pazarlık yapmak gerekiyor, Mısır’da pazarlık yapmak zaruri!
2 – 7. Gün: Luxor’da 5 gece kaldık. İnternette günübirlik gezenleri de okudum, ya da maksimum 2 gün de gezilebileceği söyleniyor. Günübirlik gezmek delilik olur, 2 gün de bile çok yoğun bir tarih turu yapmanız gerekiyor. Hadi biz 3 gün tadındadır diyelim 🙂
Bizim tatilimiz söyle geçti: 1 gün tarihi Krallar Vadisi ve Hatşepsut, 1 gün Karnak (öğleden sonra gidip akşam kapanışa kadar gezdik), 1 gün Luxor Müzesi (burayı da yine rehberle gezdik; müzede gerekli açıklamalar var ama rehberle daha kolay oldu), 1 gün yatış, 1 gün şehir turu
Gezimiz sırasında bol bol yürüdük, arka sokaklara daldık, bir kez yerel bir dolmuşa bindik, malesef bir kez de at arabasına. Luxor bana zamanda yolculuk yaptığımı hissettirdi. Bir tane bile süpermarket görmedim. Depoya benzeyen küçük bakkallar var, tavukçularda kafeslerde canlı tavuklar var, sokak tezgahlarında üstü sinek kaplı balıklar var, kapısının önünde oturan insanlar var, kum kaplı sokakları ve eski binaları var.
Fakir ama çok etkileyici! Hele de Nil nehri!
Hele de tarihi! Tapınakları, heybetli heykelleri, 3000 yıllık mumyaları, hala rengini ve şeklini korumuş hiyeroglifleri. Tarih muazzam, ama nerden nereye diye hayret etmekten kendimi alamıyorum. Yine de o mistik havası cezbedici.
Yemekler de güzel vesselam. Ben falafellerini ve koşari yemeğini çok beğendim. Ama itiraf edeyim, farklı restoranlarda da olsa, yemeklerin çoğundan karın ağrısı ve bolca gazla kalktım. Lezzet yerinde ama bana yağ mı, baharat mı bilemiyorum, dokundu.
Kışın gitmenin keyfi, öğlenleri sıcak bir bahar gününü yaşayabilmek. Sıcaklık farkı değişik bir deneyim yaşattı. Öğlen sıcak, akşam serin bir havası var. Eh buna uygun giyinmek biraz zahmetli olabiliyor. Mont, güneş gözlüğü (hatta kremi) ve şapka yanınızda olmalı otelden çıkarken. Hava çok kuruydu, keşke bir de dudak kremi alsaymışım yanıma.
Oldukça ucuz bir yer, hele de bizim gibi dolarınınızı yüksek kurdan bozdurabilirseniz. Biz gittiğimizde doları 30 Mısır Pounduna eşitlemişlerdi ama sokaklar daha yüksek kurla dolar almak isteyen Mısırlılarla dolu.
Bu şehrin en kötü özelliği bence ısrarcı satıcılar. Rehberimiz onlara birşey söylemeyin, ‘no thanks’ demeniz onlar için kapıyı açar demişti. Mantıklı bir çözüm 🙂 Rehber demişken, bizim için neredeyse bedavaya geldiğini de belirtmek istiyorum. Çünkü müzelere, ören yerlerine giriş biletleri sadece kredi kartıyla alınıyor ve yine 30’luk kurdan. Rehber bizim için biletleri aldı ve biz ona mısır pounduyla ödeme yaptık. Kur çevrimini hesap edince epey uygun bir fiyatla bir sürü şey öğrenmiş olduk. Yuppiiii
Kaldığımız otelin alt katında sahipleri yaşıyordu, onların yaşayışına tanık olmak da güzeldi. Kadınlar toplanıp ekmek açıyor, bebekler ve çocuklar hamurla oynuyor (tabi bizimle de), televizyonda Kuran okunuyor, bahçede bir gün Arap kültürü hakkında konferans veriliyor.
Mısırlılar nedense Türkiye’yi “yavaş yavaş Hasan Şaş” ile tanıyor. Absürt bir evrende yaşadığımızın kanıtı.
Yine araç ve şöför kiralayıp Hurgada’ya dönüyoruz.
Luxor – Hurgada
Hurgada bana Kemer’i anımsattı. Luxor’la hiç alakası yok, düzenli, temiz, yeni binalar, güzel restoranlar. Mısır’ın fakirliği burada pek göze çarpmıyor. İnanmazsınız süpermarket bile var burada 🙂 2 gece kaldık. Yabancı turistin bol olduğu bir bölge, eh Kızıldeniz kenarı, olacak o kadar. Bizim gittiğimiz sezon deniz biraz soğuktu. Girdik ama çok da keyifli değildi, bir günümüzde de tekne turuna çıktık. Turla muza bindik, bir adaya gittik ama en önemkisi resifleri snorkelledik. Resifleri görmek gerçekten güzeldi, deniz de daha sıcaktı sanki o bölgede.
Ve tatilimiz sona eriyor, gece uçağıyla Hurgada’dan Antalya’ya dönüyoruz. Tabi polis kontrolleri ve uzun süren pasaport işlemleri sonrasında. Şöyle bir bakınca memleketimiz de ayrı bir güzel gözüküyor bu sabah gözüme. Gezi aradığımız moderniteyi vermiyor evet ama ihtiyacımız olan değişiklik hissini sonuna kadar yaşatıyor. Her ne kadar Hasan ve Çağrı Arapça yazıları çat pat sökseler de, benim için çok yabancı. Evet ortak çok kelime var, dini inanış da ortak ama tamamen yabancı hissedebildiğim bir yer Mısır.
İlk kez bir bebekle (artık 20 aylık oldu kendisi) yurtdışına çıkmış biri olarak da izlenimlerimi aktarayım. Luxora gidiyorsanız, bez stoğunuzu yapın (bulmak biraz zor oluyor), kangurunuzu ihmal etmeyin. Bulut kanguruda uyumaya alıştı bu süreçte, bize de ayak uydurdu, epey bir adımladı sokakları. Arkadaşlarımızın cocukları Bora ve Mustafayla çoook iyi vakit geçirdi. Onları görünce bile yüzü ışıldadı. Yemek konusunda hiç zorluk yaşamadık, farklı yerleri görmeyi en az bizim kadar sevdi. Yani efendim çocukları alıp alıp gezelim bence