Rota: Susla – Boğazcık
Bugün Boğazcık’a gitmek istiyoruz ama dün su bulmak için git-gel yolun büyük bir kısmını iki kez yürümek zorunda kalmıştık. Tekrar aynı yolu yürümek istemiyoruz, ayaklar da isyanlarda zaten.
Sabah uyandığımızda bir amca balık tutuyordu, bize 15 dk yürüyüş mesafesinde bir köy olduğunu ve oradan arabayla bizi istediğimiz yere bırakabilecek birini bulabileceğimizi söyledi. Neeeee köy mü, su da var o zaman, üstelik benim dün gitsem mi diye düşündüğüm tali yolun sonunda 🙃
Köyden araba bulma fikri aklımıza yatıyor, toparlanmaya başlıyoruz ki Likya yolunda 3 turist gözüküyor. Geldiklerinde anlıyoruz ki onlarda Almanmış, günübirlik yürüyüşe çıkmışlar ve yanlarında Hasan’ın dün yolda kaybettiği güneş gözlüğü var. Belki de onun için buradan ayrılmamamız iyi oldu (züğürt tesellisi)
Köye çıkınca derdimizi anlatıyoruz, gelin soluklanın diyorlar ve bize yiyecek ikram ediyorlar. Kapıdan her geçen yemeğe ve muhabbete katılıyor. Ramazan vakti sofra başı olunca muhabbet ‘Allah kullarını o kadar çok sever ki yakmaya kıyamaz’ gibi yerlere bağlanıyor 😃 Tabi sohbette olmazsa olmaz siyaset, ne olacak memleketin hali, belgesellerden alıntılar ve şakalaşmalar da var. Gözlük için kalmamız anlamsız ama şu ortamda bulunmak için dünkü maceraya kesinlikle değdi.
Sonra ver elini arabayla Boğazcık. Ali’nin Evi’nde kalıyoruz bu akşam. Bizi bir güzel doyuruyorlar sağ olsunlar, çamaşırlarımızı da makine de yıkıyoruz. Teknoloji ne büyük nimettir siz bilmezsiniz. Öğlen uykusu yapıp kalktığımızda Alman bir grubun geldiğini görüyoruz. Likya yolundaki Alman nüfus yoğunluğu Almanya’da yoktur herhalde.
Ali’nin eşi de bu yürüyüşten aklımızda yer eden karakterlerden, bahsetmeden geçmeyelim. Çok güçlü, çok becerikli ve aynı anda çok iş yapabilen bir kadın, bir yandan gözleme hazırlarken, bir yandan torunuyla ilgileniyor bir yandan da diğerlerine yapılacak şeyleri sıralıyor, gözünden de hiçbir şeyi kaçırmıyor. Şirketim olsa, başına getirmek isterim bu süper anneyi 🙂