Rota: Sarıbelen – Gökçeören
Süre: 6 saat
Zorluk: orta
Sabah bakkaldan aldığımız emek peynirle kahvaltımızı edip, oldukça güzel bir rotaya başlıyoruz. Nerede bizim yol arkadaşlarımız diye düşünürken, öğlen yemek molası için durduğumuz Hüseyin’in evinde rastlıyoruz onlara ve sonunda fotoğraf da çektiriyoruz, yaba daba duuuuu
Hüseyin amca bize sağlıkla ilgili bilgiler verirken yemeğimizi yeyip, yürüyüşçülerle olan fotoğraf albümüne bakıyoruz ve biraz sohbet ediyoruz. Bu yörede kurda canavar dendiğini de öğreniyoruz. Hüseyin amca da bize uzun uzun zeytin ve sarımsağın faydalarını anlatıyor ve kalkarken ısrarla yanımıza sarımsak veriyor 🙂 Maalesef o sarımsağı İstanbul’a kadar taşıdık ve bozulduğu için atmak zorunda kaldık.
Kalkarken, 2 saatte Gökçeören’e varırsınız deyince pek ihtimal vermiyoruz ama bu sefer haklı çıkıyorlar. 2. Saatin sonunda Hüseyin Yılmaz arabasıyla yolun sonunda bizi bekliyor. Almanlar onun pansiyonunda kalıyormuş, evden bizi görünce gelmiş. Pek hoşumuza gitmedi pusuya yatması ama yoldaşlarla birlikte vakit geçirelim diye biz de orada kalmaya karar veriyoruz. Hem arada duş almak da iyidir, o yüzden pansiyonda kalma fikri bir yandan güzel de. Akşam yemek sonrası oyun oynuyoruz birlikte, Almanya’da her yılın sonunda bir önceki yılın en iyi oyunları seçiliyormuş, bizimki de 2015’in en iyi oyunuymuş. Aslında çok da keyifli vakit geçiriyorduk ama Hüseyin ısrarlı ve gereksiz muhabbetleriyle bölüyor bizi 😫
İşte burada son kez gördük yoldaşları, çünkü onlar Çukurbağ’dan araçla Kaş’a geçecek ve yürüyüşü sonlandıracaklarmış. Arada Heike ile yazışıyoruz ama hala 🙂