Rota: – Gelidonya Feneri
Mesafe: 8 km
Süre: 4 saat
Zorluk : orta
Cuma akşamı bindiğimiz otobüsle sabah 10’da Kumluca’ya varıyoruz. Otogardan Karaöz dolmuşlarının saatini ve geçtiği yeri öğreniyoruz. Güne göre saatleri değişiyormuş. Günlerden Cumartesi ve en erken dolmuş saat 12.30 da. Biz de yürüyüş öncesi güzel bir kahvaltı yapalım diye bir süre yürüyoruz ve Yeşilçam Cafe’yi buluyoruz. Çok keyifli bir mekan; çalışanlarıyla, kahvaltısıyla ve fiyatlarıyla yüzümüzü güldürüyor. Hem midelerimizi hem de telefon, kamera ve Ulvinin şarjlarını dolduruyoruz. İki kişilik dopdolu kahvaltıya 19.5 TL ödeyip oradan ayrılıyor ve yolun karşısından geçen dolmuşa biniyoruz.
Yaklaşık bir saat süren bir yolculukla Karaöz’e ulaşıyoruz. Sularımızı tamamlayıp, çantalarımızı düzenliyoruz ve fark ediyoruz ki Hasan’ın bir batonu yamulmuş 😫 . Ama elbette Hasman bunun da üstesinden geliyor ve 14.00 de yürüyüşümüze başlıyoruz. Karaöz sahili öyle sakin ve güzel ki yürüyüşün ilk anlarında aklımızı çeliyor deniz, ama yürüyüşü ertelememek için pas geçiyoruz.
1 saat 45 dakikalık keyifli bir rotadan Korsan Koyuna ulaşıyoruz. Hafta sonu olduğu için koy epey kalabalık, ama genelde günübirlikçiler varmış ve akşama sakinleşiyormuş. Birkaç kişiyle tanışıyoruz ve bu sefer denizi pas geçemiyoruz. Koyda duş, tuvalet ve soyunma kabini mevcut, üstelik su da var. Kamp yapmak için ideal bir yer ama bizim hedefimiz Gelidonya, çünkü gün batımı ve doğuşunun çok güzel olduğunu okumuştuk. Bu yüzden kısa bir deniz molasından sonra yola devam ediyoruz.
Gelidonya Feneri
Gelidonya’da konaklamaya niyetimiz var ama fenerdeki tek su kaynağının temiz olmadığı bilgisini almıştık. O yüzden sularımızı tamamlayıp, bu geceyi ve yarınki yürüyüşü susuzluk çekmeden atlatmayı planlıyoruz. Korsan koyundan çıkarken karşılaştığımız iki kişi bizi dik yokuşla ilgili uyarıyor ve sağ olsunlar bize fazladan bir pet şişe veriyorlar. Yoldaki tek çeşme Korsan koyundan yaklaşık 1 km sonra, çeşmede tüm şişelerimizi dolduruyoruz ve sonra başlıyoruz tırmanmaya. 2 saatlik yürüyüşün sonunda nefes nefese kalarak Gelidonya fenerine ulaşıyoruz.
İlk işimiz sarnıçtan su çekip elimizi yüzümüzü yıkamak. Fenere bizden önce gelen Ender ve eşiyle tanışıyoruz, çok sıcak ve yardımsever insanlar. Çadırımızı kamelyaya kuruyoruz ve artık gün batımını izlemeye hazırız. Bu esnada birkaç kişi daha seyre geliyor, içlerinde Korsan koyunda tanıştığımız Likya yürüyüşçülerinden Onur da var.
Gün batımının tadını çıkarıyoruz, sonrasında herkes geri dönüyor. Ender giderken bize sinek kovucusunu bırakıyor, çünkü çok çok fazla sinek var Fener’de. Akşam yemeği için ateşimizi yakıyor ve nasılsa yeterli suyumuz var diye su kaynatıp kullanmak yerine temiz suyumuzu çekinmeden çorbaya harcıyoruz.
İlk günün yorgunluğu ile erkenden çadıra çekiliyor ve uyumaya çalışıyoruz. Ama sinekler çadırın içine giremese de bize sürekli seslenerek uyumamızı azıcık güçleştiriyorlar. Kamelyaya çadır kurmak da pek iyi bir tercih değilmişmiş çünkü zeytin ağacı esen rüzgarla meyvelerini düşürüyor ve sineklerin sesine eşlik ediyor 🙃.
Yolda karşılaştığımız hayvanlar:
- 2 yılan