Rota: Boğazcık – Üçağız
Süre: 8 saat
Zorluk: orta
Sabah doyurucu kahvaltımızın ardından, kuruyan çamaşırları topluyor, çantaları hazırlıyor ve ancak 10.45’de Üçağız’a doğru yola çıkıyoruz. Ali abi, yolda suyu pahalıya satarlar diye yanımıza bolca su veriyor. Yolun başında da evin oğlu Hüseyin arabayla bize yetişiyor, bahçede çakmak bulmuşlar, bizim sanıp yetiştirmek istemiş.
Yolun başında işaretleme probleminden dolayı bir süre kayboluyoruz, bir yarım saat yolu bulmakla geçiyor. Sonunda bir çember çizdiğimizi fark edip biraz sinirleniyoruz, neyse ki suyumuz bol 😌 Kılıçlı köyü yakınlarında keçilerini otlatan Fatma teyzeyle karşılaşıyoruz, o da bize biraz su veriyor, onun peşine düşüyoruz ama lastik ayakkabıyla o yaşta bizden hızlı gidiyor.
Yolun bundan sonra sahile kadar olan iniş kısmı çok rahat. Ne hikmetse işaretler bizi purple house içine kadar sokuyor. Burada biraz soluklanıp evin oğlu Ada ve çapkın Kızılderili horozun savaşını izliyoruz.
Yolun devamında işletmeler taşı toprağı kırmızı beyaza boyamış, hem sağ hem sol işaretlerle kaplı. Söylene söylene solu seçiyoruz, daha önce okuduğumuz yazılarda yolun bu kısmı dümdüz denmiş ama bizim seçenek pek düz değildi.
Deniz kenarı kayalıklar arasından devam ederek akşam 7 de Üçağız’a varıyoruz ve kalmak için biraz pansiyon araştırıyoruz. Dün Boğazcık’ta eğer Cennet pansiyonda kalacaksak; eşyalarımızı Ali’nin Evinden alıp Üçağıza bırakabileceklerini söylemişlerdi. Yüksüz yürüyüş yapmak çekici gelse de, özgürlüğümüzün sınırlanacağını düşünerek, özellikle kamp yapma şansımızı yitiriyor olacağımız için bu imkanı değerlendirmedik. Peki ne oldu, döndük dolaştık yine Cennet pansiyonda karar kıldık hatta bir gün de ekstradan burada dinlenmeye karar verdik.