Kavrun -> Göller -> Çiftekemer Köprüsü
Sabah kısa bir kahvaltı sonrası Can ile birlikte Göl yoluna düşüyoruz. Tırmanış oksijensizlikten biraz bizi zorluyor. Yolda kampçıların eşyalarını taşıyan at ve katırlara rastlıyoruz, peşimizdeyse sis bizi takip ediyor. Neyse ki ondan önce göle varmayı başarıyoruz.
Solda iki krater gölü sağda daha büyük bir göl. Yolda karşılaştığımız eşyaların sahipleri de zirveden dönüyorlarmış. Onlardan ileride Karadeniz gölünün olduğunu öğreniyoruz ve orada kısa bir mola veriyoruz. Dönüşte bulutlar dağların eteklerini kaplamış, manzaranın tadını çıkara çıkara iniyoruz.
Kavrun’a vardığımızda Can bizden ayrılıyor, biz biraz daha köyü geziyor ve dinleniyoruz. Kavrun’dan ayrılırken Halit amca bizi korkutmaya çalışıyor, ‘aman ön koltuğa oturma’ ‘yok tamponu kesin yolda bırakacaksınız’ gibi ama Hasman tampon mu bırakacak, cidden mi 😏
Yol pek düzgün olmasa da hasarsız Ayder’e varıyoruz. Ayder gene kalabalık, gene yağmurlu ve trafik çilesi devam ediyor.
Arhavi’ye devam edip Çifteköprü’ye varıyoruz. Küçük bir keşif turundan sonra bir çay evine çadırımızı kuruyoruz. Muhtemelen Çıralı’dan kalma arabadaki köpürmüş biramızı Çifteköprü’ye karşı içiyoruz, çünkü maalesef etrafta bakkal çakkal yok, restoran da bu saatte kapanmış.
Artık uyusak mı derken bir araba mekana geliyor, mangala gelmişler bizi de davet ettiler 😄 tavuk, patlıcan, biber, salata, üzüm, kavun, mısır… yok yok menüde. Gecenin sonunda bize sabahlık yiyecek de bırakıp gidiyorlar. Biz de önce çadırımızın altına giren kediyi çıkartmaya çalışıyor, sonra pes ediyor ve yağmur sesiyle uyuyoruz.