Trevit -> Elevit -> Çamlıhemşin -> Kavrun (rakım: 2300)
Sabah erkenden uyanıyoruz ve Emine ablanın lezzetli kahvaltısını yiyoruz. Ancak sohbete dalınca evden çıkmamız biraz uzuyor. Köyden ayrılmadan dün geceyi geçirme ihtimalimiz olan konteynera bakıyoruz, sağ ol Emine abla 🙏
Keyifli bir yürüyüşle Elevit’e varıyoruz ve arabayı alarak Çamlıhemşin’e gidip orada yemek yemeye karar veriyoruz. Yolda telefonlar çekmeye başlıyor, meğer son birkaç gündür bize ulaşamayan yakınlarımız epey meraklanmış 😔
Çamlıhemşin’de yemek yediğimiz restoranın sahibine nereye gidelim diye danışıyoruz, o da arabamızın kaldırabileceği en iyi seçeneğin yukarı Kavrun olduğunu söylüyor. Tam da bu esnada dolu yağmaya, şimşek çakmaya başlıyor. Nasıl karar verdik bilemiyorum ama biraz yağmurun dinmesini bekleyip Yukarı Kavrun’a doğru yola çıkıyoruz. Ve karşımızda önce milli parka girdiğimiz için ücret ödeme, Hasan’ın söylenmesi ve berbat bir yol. Yol Ayder yaylasından geçiyor, Ayder de Uzungöl gibi bir turizm cenneti!!! Ayder yaylasında kalmayı bir düşünüp, hızla vazgeçiyoruz ve Kavrun’a doğru yola devam ediyoruz.
Yukarı Kavrun’a yaklaştıkça yağmur diniyor ama gene de soğuktan sebep çadırda kalmayı gözümüz kesmiyor ve bir pansiyonda konaklıyoruz. Pansiyon sahibi Halit amcayla uzun uzun sohbet ediyoruz, sohbet ekseriyetle onun hikayelerinden oluşuyor 😉 Gecenin ilerleyen saatlerinde odaya yerleşiyoruz ama ne yazık ki sıcak odamıza rağmen sabaha kadar devam eden silah sesleri uyumamızı azıcık güçleştirdi. Gerçi Halit amcanın ergenlik çağındaki oğlu ve annesi arasındaki diyalogdan gecenin nasıl geçeceğini tahmin etmeliydik.
– anne silahım nerede
– hangisi? ?