Tatilin son demleri: Çukurbağ & Çıralı
Çukurbağ’a gece vardığımız için Dedeyi uyandırmak istememiştik, etrafta çadır kurmak için dolanıyorduk ama boncuktan geçiş izni almadığımız için Dedeyi kaldırmış bulunduk. Sağ olsun “sokakta mı kalacaksınız gelin bahçeye kurun çadırınızı” dedi ve bahçe kapısını bize açtı 🙂.
Ama maalesef havası için döndüğünüz Çukurbağ son iki haftada epey değişmiş. Geçen sefer yorganla uyumuştuk, bu seferse sıcaklık bunaltıcı. Yine de dedenin bahçesi hamakları, baykuşları ve moon walker keltoşlarıyla bize huzur verdi. Bu güzelliklerin fotoğrafını çekemeyeceğimiz için üzülmüştük çünkü makineyi bulamıyoruz, meğer dün gece arabada unutmuşuz. Ki onu da dünkü ev sahibimiz fark edip getirdi sağ olsun.
Geceyi Hasan ayakları dışarıda kafası çadırda tamamlıyor. Sabah da yakıcı güneşle uyanıp kahvaltımızı yapıyoruz ve tüm günü pansiyonda geçiriyoruz. Sıcaklık fena ama dedenin sohbeti mekanı cennet yapıyor. Zaten bizim bugünkü planımız da yatış, dedeyle sohbet ve boncukla oynamaktan ibaret. Sonuna kadar da tadını çıkarıyoruz.
Sonraki sabah dostlarımızla buluşmak için rotamızı Çıralı’ya çeviriyoruz. Dede bizi Kaş terminale bırakıyor, köyden çıkana kadar da gördüğü çocuklara şeker dağıtıyor 😊
Çıralı’da deniz keyfi sonrası varan 1 i beklemeye başlıyoruz ama boşuna. Talihsizlik elbette yakasında; önce yanlış hava alanına gidiyor, daha geç bir uçağa tekrar bilet almak zorunda kalıyor ve son Çıralı dolmuşunu kaçırdığı için terminalde geceyi geçiriyor. Ancak sabah buluşabiliyoruz ve tatil için kiraladığımız eve yerleşiyoruz.
Yok böyle bir güzellik, kocaman bahçe içinde hamaklar, büyük bir veranda ve tatlı mı tatlı bir bungolaw. Gece Burçin ve Erdem’in gelmesiyle kadro tamamlanıyor ve Likya yolunu muhteşem bir tatille noktalıyoruz.