İki Çalışkan Karınca

Bu ay tarihlere geçsin a dostlar; Bahar ve Hasan çifti hiç böyle stres görmedi, en azından plaza hayatından sonra 😄

Korona hepimizi etkiliyor eminim, beni de bazı bazı geriyor hafifçe. Ama bu dönemdeki asıl olayımız araziye yerleşme sürecimiz. Yerleşme demişken tümüyle değil; Antalyamızın kavurucu yaz aylarından ve haftasonunları şehirden kaçmalık. Bunu daha önce de söylemişimdir ama tekrarlayayım; ben hem şehir, hem de köy hayatını seviyorum. Bahçeye sahip olmak ve köyün verdiği huzur da, sinemaya tiyatroya gitmek de büyük nimetler benim için. Gerçi evin daha konforlu olması dışında şehrin son aylarda pek bir avantajı kalmadı. 

Bu süreçte bizim işler de arttı yani yerleşme sürecine fazla çalışmamız da eklendi. Neyse ki insan her şeye kısa sürede adapte olabiliyor. 😊

Geçen sene bir arazi almıştık, amaç bir ara orada yaşamak, ama ne zaman belli değil.

Ama geçen ay, Beycik’e gittiğimiz bir gün, komşumuz Mert’e uğradık. Korona da sıkmaya başlamış o zamanlar, 1 aydır evlerdeyiz, stresiz. Neyse Mert bahçeyle uğraşıyor, ama öyle keyifli uğraşıyor ki, etkilenmemek elde değil. (kendisine teşekkürler)

Biz de dedik yeter gayrı, Beycikteki bahçe küçük, ev gittikçe eskiyor. Kendi yerimize geçelim, ekelim, azar azar güzelleştirelim, bizim yerimiz olsun, bu yaz da böyle geçsin.

Hoş biz yine de ağırdan alırdık ama üstüne bizim Beycik’te kiracı olduğumuz ev satılmasın mı? 😮 El mecbur hızlanmak lazım.

Çok şükür iyi de gidiyor işler. İşler demişken, biz aldığımızdan beri genelde şu fikirleri duyuyoruz;

1- Önce düzlet ve etrafını çevir.

2- Zeytin ekin / ceviz şu kadar getirir / dönemim popüler garip isimli meyvesini ekin.

Biz de bir bildikleri vardır diye dinliyoruz, allah için. Ama henüz kimseye hak veremedik. 

Düzlet ve çevir, içimize işlemiş, önce düzletmek lazım. Arazi de çok eğimli değil aslında ama önce bir düzletmek lazım. Ama içten içe ikimiz de istemiyoruz, biliyoruz da işte Beycik’teki evin bahçesi biz uğraştığımız halde 3 yılda kendine gelemedi, uğraşmadığımız kısımsa bozkır zaten. Ama o ilk maddeyi de yapmak lazım, sürekli ötele dur sonra. Neyse dedik içimize sinmiyorsa bir sebebi var, düzletmeyelim, gerekirse gerektiği noktada yaparız. Böylece ilk madde 2. bir emre kadar durduruldu. Tabi bahçeyi çevirmek için bir çözüm bulucam zamanı gelince, o ayrı 😊.

2. madde içinse cevap hiçbiri ve hepsi. Çünkü en azından şimdilik ticari düşünmüyoruz. Burası benim erken gerçekleştirmek istediğim emeklilik hayalim, ben burada ailemi görüyorum, kendim için besin yetiştirebileceğim bir yer. Düşünsenize domatesi de, dutu da, keçiboynuzu da var. Kendi balımı üretiyorum, yumurtamı alıyorum. Bahar hanımın çiftliği, ama satış yapmıyoruz, kendimize kadar, ailemize kadar. Fazlası olursa satılabilir tabi ama amaç fazlası değil, kendimizi doyurmak. Kendimiz için ekmek, bakıp büyütmek, bitkinin, hayvanın yaşam döngüsüne tanık olmak. Sürdürülebilir mi, bizi mutlu eder mi bilemiyorum. Ama denemeye değer 👊

Neyse efendim bunlar hayal tabi. Gerçeklerden elimizde bir kepçe ve iki karınca var. Karıncalar da, kepçeci de söyleniyor; kendince o da haklı tabi, ince iş yapmak istemiyor, “Bir arazide ne kadar çok kepçe çalışırsa o kadar değeri artar.” diye bir kepçeci vecizesi bırakıyor kenara. Bizse olabildiğince doğal halini korumak istiyoruz. Koca kepçeye papatyalara dokunmadan yabani ot yolduruyoruz (dikkat bu son cümle azıcık abartı içerir 😀).